“Kalemin kâğıda olan aşkından döktüğü gözyaşlarıdır: Şiir.”
Şiire bir tanım verilecekse şayet, bunu tanımlayan elbette ki biz olamayız. Yalnız âcizane fikrimizi söyleyebilecek konumdayızdır.
Elinizde bulunan bu eserin müellifi olarak duygularımızı, düşüncelerimizi, hayatın bize kattıklarını ve çıkardıklarını manzumeden başkasıyla anlatmaya muktedir olabilmiş değiliz. Günlük yaşantımızın bize öğrettiklerini yan yana getirmeye çalıştık bu eserde.
Başta da dediğimiz üzere şiiri kalemin gözyaşları görüp, bu gözyaşlarına da kalemin kâğıda olan aşkını sebep göstermekteyiz. Yani şair, bahanesidir kalemin.
Eğer ki nazım esaslarımız hakkında da birkaç kelime edecek olursak, en genel tabirle “eski şiir konularına olan memnuniyetimizden ötürü bu konulara gönlümüzde bir muhabbet besleyip, yine atalarımızdan yâdigâr kalan hece vezni şiirlerinin tadını alıp, gün geçtikçe daha da modernleşen günümüz şiirine farklı bir renk olmak için” yazmaktayız.
Şiiri toplumla bir bütün görmekte olup toplumun şiire büyük ölçüde dâhil olmasına karşıyız. Çünkü; toplumu şiire tamamıyla dâhil etmek, toplumun istediği doğrultuda kalem oynatmak demektir. Eğer şiir bir sanatsa, bu şairin özgünlüğüne ve özgürlüğüne bırakılmalıdır. Nitekim buradan toplumun şiire hiç giremeyeceği de anlaşılmamalıdır. Şair toplumdan esin kaynağı toplayıp, bunları kendi imge atölyesinde işleyip şiir olarak yine topluma sunacaktır. Böylelikle toplumun şiir adı altında okudukları yine kendi yaşadıkları olacaktır. Biz de bu doğrultuda oynattık kalemimizi, kâğıdı incitmeden.
Kâzım Emre AĞRALI
26.11.2018
Comments are closed